1970’lerde belirli bir cenahta büyüyen ailelerin çocuklarının en sık duyduğu kelimelerden birisiydi Oblomovluk. Aylak aylak yatıp gevezelik yapan biz çocukları eleştirmek için hiç acımadan kullanıverirdi ailenin büyükleri. Tabii, o vakitlerde salt kelimenin kendisi bile Oblomovculuğun semirmiş bir tembel olduğunu anımsatırdı. Çok sonra, 1990’larda yeniden çevrildi -ya da yayınlandı- Gonçarov’un Oblomov’u. Ankara’da Konur’da kurulan ufak bir yayınevinden çıkan -Öteki yayınları mıydı acaba, bir ara epeyi Dostoyevski de çevirmişlerdi- Oblomov’u okumuştum ama hiç de hayalimdeki Oblomov’u bulamamıştım; yani tembellikten ziyade varoluş bunalımına kapılmış, belki ergenlikte bana bir hayli seslenen bir karakterdi.

Çok sonraları, 2000’lerin ortalarında Amerika’dayken üniversite kütüphanesinin çok geniş video koleksiyonunda sıradan bütün Sovyet filmlerini izlemeye, o da yetmeyince yeni kurulmakta olan ve sanırım dünyanın gelmiş geçmiş en büyük film koleksiyonuna sahip Netflix’te izlemiştim.

Evet, Netflix ilk kurulduğunda saçmasapan millenyal komediler yerine, film öğrenmek isteyen herkese yüzbinlerce DVD’ye erişim sağlayan devasa bir Mubi’ydi o güzel zamanlarda.

Film, Sovyet ve Post-Sovyet döneminin en önemli figürü Nikita Mikhalkov’un. Son 10-15 senede ultra-milliyetçiliğe ve jingoisme kaymış olsa da, 2000’lerin başındaki Burnt by the Sun da dahil olmak üzere çok ama çok önemli bir karakterdi dünya sineması için Mikhalkov.

Anladığım kadarıyla, Lenfilm’e hakim olamasa da -takip ettiğim Lenfilm’in yıkılmış olduğu, belki yanılıyordumdur- Mikhalkov Mosfilm’i merkezi devlet tekeline almayı başarmış. Boğucu partizanlık günlerinden geçiyoruz, Rusya’nın saldırgan bir tutum takındığı kesin ancak, olimpiyatlardan kültüre bunun bir izolasyonist tavra dönüşmesi ve bu kadar hızlı gerçekleşmesi çok da kabul edilebilecek bir şey değil.

Velhasıl, Mosfilm’in arşivi bir 7-8 senedir, taranmış ve temiz kopyalarla Youtube’da bulunuyor. Muhtemelen Youtube ara ara Mosfilm’i kapatıyor ve yeniden açıyor. Zira, bu blogu ilk yazmaya başladığım zamanlarda paylaştığım Tarkovsky’nin İvan’ın Çocukluğu filminin de linkleri kaybolmuş. Şuradan erişebilirsiniz o filmin güncel linkine: https://sinantankutgulhan.com/tarkovsky-filmleri-i-ivanin-cocuklugu/

Oblomov’un güzelliği, Sovyet sinemasının eşi benzeri bulunmayacak bir biçimde doğrudan akademinin ve konservatuarın içinden doğmasından kaynaklanıyor. Sovyet filmlerindeki kadar yüksek ve gelişmiş bir oyunculuğu başka hiçbir yerde göremeyeceksiniz, hatta alıştığınız zaman -ve ufaktan Rusça anlamaya başladığınızda- bilhassa Hollywood filmleri çok yavan, niteliksiz gelebilir.

Discover more from Sinan Tankut Gülhan

Blogdaki Gelişmeleri Takip Etmek için abone olabilirsiniz:

Subscribe now to keep reading and get access to the full archive.

Continue reading/Okumaya devam edeyim..