Türkiye'de Enflasyon: ENAG, TÜİK ve İTO karşılaştırması

Türkiye'de üç farklı enflasyon ölçümü (TÜİK, ENAG, İTO), teknik farklılıkların ötesinde politik bir mücadele alanı yaratmakta, veri şeffaflığı krizi ve ekonomik gerçekliğin temsili sorununu gözler önüne sermektedir.

Türkiye'de Enflasyon: ENAG, TÜİK ve İTO karşılaştırması

Türkiye Enflasyon Gösterge Paneli

TÜİK, ENAG ve İTO enflasyon verilerinin karşılaştırmalı analizi

Gösterge paneli yükleniyor...

Üç Enflasyon Rakamı ve Bir Gösterge Festivali: TÜİK‑ENAG‑İTO Arasında Sayılarla Kurulan Yeni “Gerçeklik”

2023 Mayıs ayına giden uzun yolda, ki herşey 2019 Mart seçimleriyle beraber başlamıştı- o zamanlar yeni yeni kullanmaya başladığım twitter hesabımdan, enflasyon verilerinin ve ekonominin 2019'dan itibaren rayından çıkmasına dair fazlasıyla alarmist şeyler yazmaya başlamıştım. Muhalefetin kavrayamadığı -veya umurunda olmadığı- mesele, 2019 belediye seçimlerine giderken patlayan, daha ziyade çöken, ekonominin etkisiydi. 2019 Mart'ına yaklaşırken, uzun yıllar sonra ilk defa tanzim satış mağazaları açılmaya, patates, soğan ithalatiyle fiyatların kontrolü sağlanmaya çalışılıyordu.

Normal şartlar altında, bütün siyasi kariyeri ve esasında geleceğini de ekonomik performansına bağlaması gereken Ali Babacan gibi yeni oluşumların kendilerine politik bir tanınırlık kurması gereken isimleri bile ekonomiyi bir gündem yapmaya kalkışmadılar. Bunun çok sosyolojik bir sorunun neticesi olduğunu düşünüyorum. Siyasetin, çok dar, ufak bir habitusün içine kapatılmasıyla, farklı ihtimallerin değerlendirilmesi imkânının yitirilmesi. Babacan, örneğin, aylarca vals çıkışları, Kürt sorununda çözüm önerileriyle uğraşmak yerine, en iyi yaptığını herkesin bildiği işte, ekonomide kendini yeniden inşa etmeliydi.

Türkiye'de ekonomiyle iştigal eden bir siyasetçi olmanın bir yığın çekince vesilesi olduğu, ekonominin de esasında kalabalık mitinglerde bitmez tükenmez rakamların sayılması demek olduğunu az çok kestirebiliyorum. Bunu da kendini popülerleştirmek zorunda sayan ve nispeten daha yukarılarda siyaset yaptığını addeden bir dizi ismin kabullenemediğini ve fakat en basitinden anamuhalefetin bile bu düzlemde ikna edici söylem üretmek yerine yurtdışından bağlantılarla katılan Amerikalı ekonomist sahnesiyle 2001'de Türkiye'nin bugününü kuran Kemal Derviş'ten daha fazlasını sunamayacağını beyan etmesinde gördük.

Türkiye’de enflasyon, uzun süredir bir tür kentsel spekülasyon pratiğini andırıyor: rakamlar yükseldikçe iktidarın‐muhalefetin, sermayenin‐hanehalkının, bordrolunun‐kiracının arsası yeniden parsel‑parsel paylaşılıyor. Yıllar önce yazdığımda, konuta hücumun geçici bir heves olduğu ve bir noktada farklı bir güzergâha seyretmek zorunda kalacağını tahmin ediyordum. Açıkçası tahminimde yanılmış. Rasyonel güzergâhı hayli hayli aşacak bir biçimde, topyekûn bütün ekonomik faaliyetin rant spekülasyonuna dönüştürülmesinin toplumsal anomiye sağladığı devasa katkının yanı sıra, gözden kaçırılmaması gereken bir diğer şey de, Türkiye'nin enflasyonist bir atmosfere çok yatkın ve alışkın olduğuydu. Stagflasyona bir noktada girdik, fakat çıkabildik mi bilmiyorum. Çünkü ne enflasyonu, ne fiyatları, ne de büyüme rakamlarını doğru dürüst ölçebiliyoruz. Çalışmayan ekipmanlarla -yapyalnış kan testi sonuçları, miladını doldurmuş termometreler, görüntüleme cihazları, tamamen ve mütemadiyen eksik gelen test alet edevatıyla bir hastayı tedavi etmeye çalışan doktor gibiyiz.

Daha önce iki ayrı blog yazısında bu enflasyon rakamlarını bir araya getirmeye çalıştım, onlar da hâlâ geçerli ve önemli görselleştirmeler: şurada Tüik ve Enag mukayesesini yapmıştım ve şurada da Türkiye'nin politik iktisadının arka planını açıklamaya çalıştım.


1. Rakamın İnşası: Üç Kaynak, Üç Ayrı Statü

“Bir meta olarak konut üreticiliği nasıl devleti, bankayı, orta sınıfı aynı masaya oturtuyorsa, enflasyon da veriyi, siyaseti, iktisadı aynı tabloya hapsediyor.”
  • TÜİK rakamı hâlâ resmî kira artış tavanından asgarî ücrete kadar her sözleşmenin harcı. Ne var ki madde fiyat listesi 2022’den beri kamuyla kısıtlı paylaşılıyor; fiyatların “ham” versiyonları bile uzun mahkeme kararlarına rağmen kamuoyuyla paylaşılmıyor. Çiğdem Toker'in bir dizi yazısına bakabilirsiniz bunun için, şuradan başlayarak.
  • ENAG rakamı bağımsız akademisyenlerin ürünü. Günlük web‑scraping tekniği kullandıklarını açıkça söylemiyorlar, fakat gündelik veri olmasından yola çıkarak bu yönde olduğunu tahmin ediyorum. Ama kod‑dokümantasyon ortada yok; site güncellemesi Şubat 2025’te durmuş durumda, veriyi artık X’te (eski Twitter) paylaşıyorlar. Patent sürecinde olduğuna dair, akademisyenler için biraz abartılı bulduğum uyarılarla dolu bir raporlama yöntemleri var. Öte yandan, çok zor bir zamanda çok da ciddi riskler alarak bu işi üstlendikleri için fevkalade takdiri hak ediyorlar.
  • İTO rakamı İstanbul’un en köklü kurumlarından biri tarafından İstanbul tüketici fiyatları endeksi; ama Ocak 2025’te “Eurostat metoduna geçtik” diyerek PDF bültenleri kayboldu gömdüler, baz yılınıysa 2023’e sıfırladılar. Şubat’tan itibaren sayıların izini yalnızca haber sitelerinde sürebiliyoruz. İstanbul Ticaret Odası, 1995 yılından beri "İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi" adıyla yayınladığı enflasyon endeksini, 30 yıldan sonra apar topar değiştirdi.

Bu tabloda resmî‑yarı resmî‑gayrıresmî ayrımı, TOKİ‑Emlak Konut‑gecekondu üçgenindeki hukuk farkını hatırlatıyor: kimin beyanı geçerli, kimin beyanı mahallede “gerçek”? Rakamların toprağı bile mülkiyet rejimine, gayrimenkul spekülasyonuna benzer bir sorunla bağlı.


2. Sahada Kim Ne Ölçüyor?

İTO’nun “en kapsamlı” dediği sepet, 368 maddeyi 2023 bazlı Eurostat kalıbına göre yeniden tartıyor – fakat PDF yok, arşiv yok, yalnızca basın bülteni olarak yayınlanan, en azından Ocak 2025'ten bu yana bilgiler var. Kanaatim, İTO'nun esasında bu endeki kaldırmak istediği, fakat 30 yılın sonunda bu kadar emek harcanan, Türkiye'de az görülen bir kurumsallığı hâiz bu çabanın da yok olup gitmesini istemediği, fakat çeşitli politik ve idari baskılar sonucu bunu daha az görünür kılmak istediği yönünde. Zira, verilerine ulaşmakta en büyük güçlük çektiğim İTO oldu.

ENAG’ın metodolojik kapalılığına anlam veremiyorum: ağırlık tablosu yok ya da ben bulamadım. Haklı çekinceleri var, doğru, fakat web sitesindeki bir sayfalık metin bana makul görünmedi. Mesela, beni en çok ilgilendiren her ay 250bin kira verisi topladıkları yönünde, bu kamuoyuyla paylaşılabilseydi, akademik çalışmalara da çok ciddi bir katkı sağlardı.

TÜİK ise tam tersine veri enflasyonu varmış gibi davranıp madde verisini “ticari sır” ilan ediyor. Böylece üç kurum birbirini aynaya bakarak eleştiriyor; hepsinde ayrı sorunlar mevcut, oysa bilgi, spekülasyonun en kupon arsasıdır.
Kağıt üzerinde TÜİK'in metodolojik notu gayet makul görünüyor:

  • Bilgisayar Destekli Kişisel Görüşme (CAPI): Anketörlerin işyerlerini ziyaret ederek fiyatları kaydetmesi.
  • Barkod (satış) verileri: Zincir marketlerden ve yerel firmalardan doğrudan satış verilerinin alınması.
  • Veri kazıma (Web scraping): İnternet sitelerinden fiyat verilerinin otomatik olarak toplanması.
  • Bilgisayar Destekli İnternet Anketi (CAWI): Firma yetkililerinin web üzerinden anket doldurması.
  • Bilgisayar Destekli Telefon Görüşmesi (CATI): Kira ve bazı hizmet fiyatlarının telefonla derlenmesi.
  • İdari kayıtlar: EPDK, havayolu şirketleri gibi kurumlardan doğrudan veri alımı (akaryakıt, uçak bileti vb.).

Aşağıdaki ağırlık kategorileri dışında ve ek 407 başlıklı madde listesi dışında elimizde neyin nasıl ölçüldüğüne dair bir bilgi yok. Eski verileri hatırlayanlar olacaktır, orada teker teker madde sepetindeki her maddenin fiyatını görebilirdiniz. 2018 sonrası, bu fiyatlar ciddi eleştiri konusu oldu, 2020'den itibaren de hızla bu fiyatlar ortadan kayboldu, görünmez oldu.

  Ana harcama grubu Main expenditure group 2015 2016 2017 2018 2019 2020 2021 2022 2023 2024 2025
01 Gıda ve alkolsüz içecekler Food and non-alcoholic beverages 24,25 23,68 21,77 23,03 23,29 22,77 25,94 25,32 25,43 24,98 24,97
02 Alkollü içecekler ve tütün Alcoholic beverages and tobacco 4,82 4,98 5,87 5,14 4,23 6,06 4,88 4,31 3,57 3,76 3,52
03 Giyim ve ayakkabı     Clothing and footwear    7,38 7,43 7,33 7,21 7,24 6,96 5,87 6,42 6,41 6,94 7,16
04 Konut Housing 15,79 15,93 14,85 14,85 15,16 14,34 15,36 14,12 16,62 14,20 15,22
05 Ev eşyası Furnishings, household equipment 7,78 8,02 7,72 7,66 8,33 7,77 8,64 8,86 8,67 8,12 7,67
06 Sağlık Health 2,57 2,66 2,63 2,64 2,58 2,80 3,25 3,24 3,53 3,71 4,09
07 Ulaştırma Transportation 15,38 14,31 16,31 17,47 16,78 15,62 15,49 16,80 15,08 17,35 15,34
08 Haberleşme Communication 4,38 4,42 4,12 3,91 3,69 3,80 4,64 3,78 3,30 3,34 3,62
09 Eğlence ve kültür Recreation and culture 3,54 3,81 3,62 3,39 3,29 3,26 3,01 3,06 3,25 3,33 3,36
10 Eğitim  Education 2,53 2,56 2,69 2,67 2,40 2,58 2,28 2,03 1,67 1,80 2,31
11 Lokanta ve oteller Hotels, cafes and restaurants 6,98 7,47 8,05 7,27 7,86 8,67 5,91 7,11 7,82 8,17 8,32
12 Çeşitli mal ve hizmetler Miscellaneous goods and services 4,60 4,73 5,04 4,76 5,15 5,37 4,73 4,96 4,64 4,30 4,43

Yukarıda gördüğünüz çizgisel eğrilerin bir noktada buluşması gerekiyordu. Fakat hiç buluşmadılar. Enflasyonun, Türkiye gibi küçük meta üreticilerinin şehirlerde esnaflaşmasıyla kurulduğu toplumsal yapılarda ciddi bir rolü vardır. Sabit ücretliden alır ve aracı olarak görev yapmaktan başka toplumsal vasfı olmayanlara verir enflasyon.

Esnafokrasinin yerel gücünü fazlasıyla hafife almanın sonucunda, Türkiye esasında 2018'de girdiği çıkmazda daha da sorunlu bir anı, yükselen enflasyon ve küçülen ekonomiyi bir kere daha deneyimliyor.


3. Görselliği Kodlamak: HTML'den React Paneline

İlk iki görselleştirme - şuradan görebilirsiniz- ham HTML+javascript ileydi. Blogda paylaşmak için nispeten kolay bir yöntemdi. Fakat, enflasyonun aylık olarak açıklandığını düşünürsek, html bu görselliğin uzun vadede korunması için son derece kısıtlı bir yer. Bir diğer endişem de daha komplike bir hal aldıkça zaten kısıtlı kaynaklarla yürüttüğüm sunucumun daha zorlanması yönündeydi.

Her ay güncellemeyi garanti edemiyorum, fakat vaktim oldukça güncel tutup zenginleştirmeye çalışacağım bir dashboard, bir Türkiye enflasyon paneli ortaya çıktı.

React tabanlı yeni panel —ki bunu bir tür meta-interface yahut ekonomik gösteren rejiminin dijital enstrümanı olarak nitelendirmek mümkündür— üç farklı kaynağın (TÜİK, ENAG, İTO) verilerini mukayeseli bir düzlemde sunma imkânı sağlamaktadır. Bu panel, üç esas işlevi görecek:

Birincisi, farklı ölçüm metodolojileriyle üretilen enflasyon eğrilerinin karşılaştırmalı görselleştirilmesi. Bu sayede, resmî-gayrıresmî-yarı resmî beyanlar arasındaki diyalektiği görünür kılmasını umuyorum.

İkincisi, sepetlerdeki madde ağırlıklarının tarihsel seyrine dair —ki bunlar hakikaten de sınıfsal, mekânsal ve zamansal tahayyüllerin mücessem halidir— dinamik bir tahlil sunulması. 2015'ten bugüne (yani 2025'e) değin devam eden süreçte, sepet ağırlıklarındaki kaymalar, neoliberal ekonomi politikalarının toplumsal angajmanlarını ve sınıfsal ittifakların değişen karakterini açığa çıkarmaktadır. Bunu daha gerçekleştirmedim, paneli ağırlıklara ve mevsimsellikten arındırılmış verilerle zenginleştirmeyi ümit ediyorum. Bunu önümüzdeki aylarda vakit buldukça yapacağım.

Üçüncüsü ise, enflasyonun bir ekonomi-politik teorisi ile Türkiye'nin spesifik makroekonomik koşulları arasındaki uyumsuzluğun görünür kılınması. Zira, yüksek enflasyon ortamında sepet ağırlıklarının yapay stabilizasyonu, gerçekliğin inkârından başka bir şey değildir. Esnafokrasiden anlatmaya çalıştığım mesele da tam olarak bu. Kim kazanıyorsa, küçük müteahhitten en büyük devlet-TOKİ müteahhidine, küçük esnafından, otomobil galerisinden, haldeki kabzımalına, esnaf dediğimiz toplumsal sınıf kesiminin çok daha kapsamlı çalışılması gerekiyor.

5. Meta-Veri ve Hakikat Rejimi

Veriden söz etmek, verinin varlığını peşinen kabul etmek değildir; bilakis, verinin nasıl üretildiği, dolaşıma sokulduğu ve anlamlandırıldığını sorgulamaktır.

İçinden geldiğim cenahın çok uzun yıllar süren veriden azade kalma çabasının, verinin nasıl üretildiğini kavrama ve onu bilgiye dönüştürme uğraşından uzaklaşma, bunu yaparken de istatistik ve veriyi bir hayli ağır biçimde tahkir etmesi, verinin yok olduğu anda bunun ne kadar da hatalı ve kendi çıkarlarına düşman bir tavır olduğunu ortaya koydu. Alelade bir toplumun son derece kolaylıkla ölçebileceği enflasyon verisinde bile üç tane birbirinden uzak, sadece salınımları birbirine benzer verimiz var. Veri hakkında düşünmeyeceksek nasıl olup da bu verinin göstermesini beklediğimiz en temel toplumsal ve iktisadi realiteyi anlayacağız.

TÜİK'in metodolojik opasitesi, yani veri toplama, ayıklama ve hesaplama süreçlerindeki şeffaflık eksikliği, artık salt teknik bir mesele olmaktan çıkıp epistemolojik bir krize evrilmiştir. Çiğdem Toker'in mücadelesi ve müteakip hukuki süreçlerin gösterdiği üzere, enflasyon verisi, giderek bir "devlet sırrı" muamelesine tabi tutulmaktadır. Halbuki, evrensel parametrelerle uyumlu olduğu iddia edilen bu hesaplama yöntemlerinin, ayrıntılı bir tetkike tabi tutulması elzemdir.

ENAG'ın metodolojik kapalılığı ise —ki bu paradoksal bir biçimde, resmî kurumların metodolojik opasitesine bir tepki olarak belirmiştir— bağımsız bir akademik inisiyatifin varoluşsal endişelerine işaret etmektedir. Patent süreci, akademik kaygılardan ziyade, siyasi baskılara karşı bir nevi kalkan işlevi görmektedir. Mamafih, gündelik veri toplama teknikleri (web-scraping) ve bunların entegrasyonu hususunda daha fazla şeffaflık, ENAG'ın kredibilitesini artırmaktan başka bir netice vermeyecektir.

İTO'nun, "Eurostat metoduna geçtik" demesiyle baz yılını değiştirmesi ve 30 yıllık bir kurumsal birikimi adeta rafa kaldırması, Türkiye'deki veri üretim mekanizmalarının siyasi konjonktüre bağımlılığını gözler önüne sermektedir. Bu durum, İTO'nun tarihi boyunca taşıdığı kurumsal özerkliğin aşındığına dair güçlü bir işarettir.

6. Enflasyon Paneli: Dijital İşlerin Mimari Çizgileri

React tabanlı enflasyon panelimiz, teknik olarak üç katmanlı bir mimari üzerine bina edilmiştir, başta javascript, sonra react ve vite.

React ve javascript artık neredeyse olmazsa olmazı internet tabanlı hemen her tür iş için. Bu web sitesi gibi on binlercesi react ve javascriptle yazılıyor.

Öte yandan, vite nispeten benim için yeni. Haziran 2024'ten bu yana next.js öğrenmeye çalışıyorum. Bu kadar sorunlu bir paket herhalde pek az görmüşümdür. O nedenle vite'ı bulunca pek de düşünmeden hızla ilerledim. Vercel ve next.js gibi bir sorunlar silsilesi yerine de, firebase artı vite çok daha cazip geldi.

import React, { useState, useEffect, useMemo } from 'react';
import { 
  LineChart, Line, XAxis, YAxis, CartesianGrid, Tooltip, Legend, 
  ResponsiveContainer, AreaChart, Area, BarChart, Bar
} from 'recharts';
import { ArrowUp, ArrowDown, TrendingUp, Calendar, BarChart2, PieChart, Filter } from 'lucide-react';
import StatCard from './StatCard';
import TimeframeSelector from './TimeframeSelector';
import ComparisonToggle from './ComparisonToggle';
import HeatmapView from './HeatmapView';
import YearlyView from './YearlyView';
import EnhancedStats from './EnhancedStats';
import ViewToggle from './ViewToggle';
import PeriodSelector from './PeriodSelector';
import DataSourceSelector from './DataSourceSelector';
import MonthlyComparisonChart from './MonthlyComparisonChart';

Panelin ana bileşenlerini görebilirsiniz.

Kod yazarken otomatik vibe code pek işe yaramadığını fark ettim. Cursor kullandım 1-2 ay. Şimdi daha basit gibi görünen ama daha karmaşık bir iş yapıyorum. VSCode'da Github copilot var fakat artık hemen hiç ellemiyorum. Az çok mimariyi bildiğim için, önce Claude 3.7'ye kurmak istediğim uygulamayı tasarlatıyorum. Sonra tabii 3.7 durmak bilmeyen bir karınca olduğu için anında yapmaya başlıyor. Onu yeniden dizginlemek, yaptığı az fakat kritik hataları düzeltmek gerekiyor. Sonra kodu VSCode'a taşıyıp, Github'a aktarıyorum.
Github çok kritik, çünkü Claude, bir noktada işin ucunu kaçırsa bile, yeniden Github'dan repoyu çekebiliyor.

Sadece çok kritik yerlerde, daha gelişkin yapay zekadan yardım almak gerekiyor. Bu projede de en büyük sıkıntıyı Tailwind'in 4 sürümü çıkardı. Bir türlü neden tailwind'in çalışmadığını bulamadım. Tailwind, web uygulamalarının görselliğini sağlayan, Google'un User Interface'inden etkilenen bir paketler toplamı. Çalışmazsa, 1990'larda yapılmış bir html uygulamanız oluyor. Çalışıyorsa bu günlere gelebiliyorsunuz. Tailwind 4'te bozulan şeyleri ancak o3 bulabildi.

Metod olarak da yine üç katman üzerine inşa edildi, veri toplamak, işlemek ve görselleştirmek. Birinci katman, veri derleme katmanıdır. Burada, farklı kaynaklardan (TÜİK, ENAG, İTO) gelen heterojen veri yapıları standardize edilmekte, zamansal tutarlılık sağlanmakta ve karşılaştırılabilir bir veri seti oluşturulmaktadır. Eskiden, Google aramasıyla gerçekleştirdiğimiz pek çok iş artık o kadar basit gerçekleşmiyor, İTO bunun en doğrudan örneği oldu. Geçen ay enflasyon raporlarını aramama rağmen bulamamıştım, fakat Gemini ve Claude'un web aramasının açılmasıyla bu iş çok daha hızlı gerçekleşti. Otomatik javascript taramasıyla da bir kısım bilgiyi çekmek mümkün, eskiye kıyasla artık çok daha hızlı spesifik kod yazmak işlevi de.

İkinci katman, analitik işleme katmanıdır. Burada, normalize edilmiş veriler üzerinde bir dizi istatistiksel operasyon gerçekleştirilmektedir: Aylık ve yıllık değişim oranları, sepet ağırlıklarının zaman içindeki değişimi, alt kategorilere göre kırılımlar ve özellikle konut-kira enflasyonu üzerine derinlemesine analizler yapılmaktadır. Bu analizlerde, özellikle 2018-2023 arasındaki dramatik enflasyonist sürecin ve takip eden dönemin, farklı harcama grupları üzerindeki asimetrik etkilerini açığa çıkarmak hedeflenmektedir. Bu süreğen bir katman.

Üçüncü katman ise, kullanıcı etkileşimi ve görselleştirme katmanıdır. Burada, analitik katmandan gelen sonuçlar, interaktif grafikler, dinamik tablolar ve karşılaştırmalı göstergeler aracılığıyla sunulmaktadır. Kullanıcılar, farklı zaman aralıklarını, harcama gruplarını ve ölçüm metodolojilerini seçerek, kendi enflasyon analizlerini yapabilmektedirler. Bu interaktif katman, ekonometrik veri analizinin demokratikleştirilmesi idealine hizmet etmektedir.

Verinin, kirli, gereksiz, yalancı, çıkarcı, menfaatperest, anlamsız veya nasıl adlandırırsak adlandıralım gereksiz veya erişilemez olduğu eleştirisindense, verinin eşitlikçi bir biçimde kamuyla paylaşılması bilhassa kamusal entelektüellerin birinci görevidir. Kanımca, bu artık sadece eski kuşak bilgisayar yazılımcılarının -açık kaynağı inşa eden bir kuşak öncesinin- çabalarıyla uzun süre ayakta tutulabildikten sonra 2010'ların başındaki bir kültür kırılmasıyla tamamen eleştirel çalışma alanlarından dışlandı. Verinin yeniden işleyebileceğimiz hale, yeniden paylaşılabilir hale gelmesi en temel düşüncelerimden.

Daha github reposunu açmadım. Çok da bir şey yok gerçi github reposunda olmasını gerektirecek. Json dosyaları da çok kapsamlı değil. Yakınlarda, biraz daha işlevsel hale getirdikten sonra, açarım.

7. Enflasyonun Sosyo-Politik İktisat Eleştirisi

Rakamsallaştırma, kapitalist modernleşmenin en sofistike tahakküm mekanizmalarından biridir; zira, dijitalleştirme mütemadiyen erişilmez sanısı yaratır. Bu tahakküm mekanizmasına, ancak onun nasıl üretildiğine müdahale ederek ve onu içeriden kapsayarak karşı çıkılabilir.

Bu perspektiften hareketle, Türkiye'deki enflasyon rakamlarını salt teknik bir mesele olarak değil, derin bir politik iktisadi analizin nesnesi olarak değerlendirmek icap eder.

Türkiye'de 2018 sonrası belirginleşen ekonomik krizin —ki bu kriz, esasında 2013 sonrası neoliberal büyüme modelinin tıkanmasının bir tezahürüdür— en bariz göstergesi olan yüksek enflasyon, üç farklı etkiye sahip oldu:

Birincisi, enflasyon, sabit gelirliler (özellikle kamu çalışanları, emekliler ve asgari ücretliler) aleyhine işleyen yapısal bir gelir transferi mekanizması teşkil etmektedir. Bu durum, nispeten homojen bir orta sınıf yapısından, kutuplaşmış bir gelir dağılımına geçişi hızlandırmaktadır. TÜİK, ENAG ve İTO rakamları arasındaki makasın açılması, tam da bu gelir transferinin miktarını ve hızını gizlemek işlevi görmektedir.

İkincisi, enflasyon, mekânsal bir yeniden üretim dinamiği yaratmaktadır. Konut-kira enflasyonunun genel enflasyonun üzerinde seyretmesi, kentsel mekânın sınıfsal segregasyonunu derinleştirmekte ve mahalleler-semtler arasındaki sosyo-ekonomik farkları keskinleştirmektedir. Bu durum, esasında 1980'lerden beri süregelen neoliberal kentleşme politikalarının bir devamı niteliğindedir. Lakin, günümüzde bu süreç, çok daha hızlı ve travmatik bir biçimde vuku bulmaktadır.

Üçüncüsü ise, enflasyon, siyasi meşruiyet krizinin bir göstergesi ve aynı zamanda tetikleyicisidir. TÜİK verilerinin kredibilitesinin aşınması, devlet kurumlarına olan güvenin erozyonunun hem bir sonucu hem de sebebidir. Bu durum, toplumsal mutabakatın zayıflamasına ve siyasi kutuplaşmanın derinleşmesine yol açmaktadır.

8. Sonuç Yerine: Veriye Karşı-Veri

Yazdığım kodun, madenciliğini yaptığım veriden ürettiğim görselleştirmelerin, Türkiye'deki enflasyon tartışmalarına mütevazı bir katkı sunmasını ümit ediyorum. Bununla birlikte, bu çabanın esasında bir tür "karşı-veri" (counter-data) üretimi olduğunun bilincindeyim. Zira, hâkim veri rejimlerinin ve bunların ürettiği "hakikat" anlatılarının sorgulanması, eleştirel bir sosyal bilim pratiğinin olmazsa olmaz şartıdır.

Enflasyon panelimiz, teknik kısıtlılıklarına rağmen, farklı metodolojilerin ürettiği rakamları yan yana getirerek, okuyucuya/kullanıcıya kendi değerlendirmesini yapma imkânı sunmaktadır. Bu yaklaşım, ekonomik verilerin demokratikleştirilmesi ve şeffaflaştırılması idealine hizmet etmektedir.

Neticede, Türkiye'deki enflasyon tartışması, salt rakamların doğruluğu veya yanlışlığı meselesinden ibaret değildir; bilakis, bu tartışma, ekonomik söylemin ve bilginin üretim ve dolaşım süreçlerine dair derin bir politik mücadelenin tezahürüdür. Bu mücadelede, eleştirel akademinin vazifeleri, verinin şeffaflığını talep etmek, alternatif metodolojiler geliştirmek ve en önemlisi, rakamların arkasındaki toplumsal gerçekliği görünür kılmaktır.

Enflasyon doğal bir şey değil. Hatta Türkiye'nin deneyimlediği haliyle doğrudan insan haklarına aykırı devasa bir haksızlık. Bu nedenle veriye karşı-veriye ihtiyacımız var, bu ihtiyaç, tıpkı Türkiye'nin makroekonomik istikrar arayışı gibi, devam etmektedir. Ve yine tıpkı ülkedeki ekonomik durumun seyri misali, bu inşaatın ne zaman ve nasıl tamamlanacağı, sadece teknik değil, aynı zamanda politik, toplumsal ve kurumsal dinamiklere bağlıdır.