Özgürlüğün Coğrafyası: Mekânsallığın Triyalektik Praksisi

Sinan Tankut Gülhan'ın "Özgürlüğün Coğrafyası: Mekânsallığın Triyalektik Praksisi ve Bütünsellik Arayışına Dair Bir Tahlil" adlı akademik makalesinin kısa bir özeti

Özgürlüğün Mekânı: Bir Bütünsellik Arayışı

Bu yazı, herhalde en keyifle yazdığım, üst üste binmiş dört beş farklı metnin birbirine temas ettiği, yazımı 7-8 yıl süren, fakat başına oturduğumda bir-iki haftada bitirdiğim bir yazıydı. Gezi, benim için burada bahsettiğim 3. mekân demekti, neredeyse yazının yayınlanmasıyla eş anlamlı deneyimlediğim için çok daha ciddi ve duygusal bir deneyim de ortaya çıkarmıştı.

Yazıya şuradan erişebilirsiniz:

Yazının çok kısa bir özetini de aşağıya bırakıyorum.

Mekânın Felsefi Temelleri ve Modernizmin Etkisi:

Descartes'dan Hegel'e, filozoflar mekânı farklı şekillerde ele almışlardır. Descartes, mekânı matematiksel bir düzlem olarak ele alarak onu ölçülebilir ve kontrol edilebilir bir nesneye indirgerken, Kant, mekânı öznel algı ile nesnel gerçeklik arasında bir köprü olarak görür. Hegel ise mekânı, Ruh'un zaman içerisinde gelişerek kendini Mutlak'ta gerçekleştirmesi yolunda bir durak olarak görür.

Modernizm, zaman ve mekânı kontrol altına alarak sermaye dolaşımını hızlandırmayı hedeflemiştir. Bu süreçte mekân, yeniden üretilebilir, kontrol edilebilir ve hatta ortadan kaldırılabilir bir nesneye dönüşmüştür.

Üçüncü Mekân ve Özgürlük Arayışı:

Gülhan, Henri Lefebvre'in çalışmalarından yola çıkarak, mekânın üç farklı katmanda var olduğunu savunur: Pratik mekân, temsilî mekân ve tezâhürlerin mekânı.

Pratik mekân, gündelik hayatımızda deneyimlediğimiz, somut, algılanabilir mekândır.

Temsilî mekân ise, mekânın zihnimizdeki, hafızamızdaki temsilleriyle şekillenen, hayali bir mekândır.

Tezâhürlerin mekânı ise, semboller, imgeler ve göstergelerin mekânıdır. Bu mekân, ilk iki mekândan farklı olarak, tahakküm altına alınamaz ve direnişin, mücadelenin mekânıdır.

Gülhan, bu üç mekânın birbiriyle etkileşim halinde olduğunu ve bu etkileşimin "üçüncü mekân"ı yarattığını savunur. Üçüncü mekân, hem pratik mekânın somutluğunu hem de temsilî mekânın hayali yönünü içerir. Bu mekânda, toplumsal ilişkiler yeniden şekillenebilir ve özgürlük arayışı somut bir gerçeklik kazanabilir.

Mekânın Toplumsal Dönüşümdeki Rolü:

Gülhan, Borges'in "Alef" hikayesini örnek göstererek, mekânın bütünselliği kavramak için önemli bir metafor olduğunu savunur. Alef, her şeyin aynı anda ve aynı yerde var olduğu bir mekândır. Bu mekân, totaliteyi kavramak ve değiştirmek için bir anahtar niteliğindedir.

Gülhan, mekânın toplumsal dönüşümdeki rolüne dikkat çekerek, üçüncü mekânın, toplumsal hareketlerin ve direnişin mekânı olduğunu vurgular. Bu mekânda, farklılıklar bir araya gelir, yeni toplumsal yapılar kurulabilir ve özgürlük arayışı somut bir gerçeklik kazanabilir.

Sonuç:

Mekân, toplumsal bir üründür ve farklı katmanlarda var olan karmaşık bir yapıdır. Üçüncü mekân, özgürlük arayışının ve toplumsal dönüşümün mekânıdır. Bu mekânın potansiyelini anlamak ve harekete geçirmek, adil ve özgür bir toplum yaratmak için önemlidir.