Kodlamayı öğrenebiliyor muyuz?

Günlük kod öğrenme işini yaptım, python’la ilgili çok keyifli bir kitap buldum, onunla devam ediyorum şimdilik -daha doğrusu başlıyorum, codacademy filan da arada işe yarıyor. Hepsi temelde aynı işi yapıyorlar.
OJS’yle deneme dergisi kurdum google’ın bulut serverlarına, ftp’ye filan benzemiyor, sql’le haşır neşir oldum dün zaten bütün akşam.

Kendi blogumun renklerini düzeltene kadar göbeğim çatladı, yanlış renk kodu arayıp durmuşum saatlerce; bootstrap kolaylık mı, artizlik mi bilemedim.
Komut satırını en son 1990’ların ortasında bu kadar yoğun kullanmıştım, insan özlüyor tabii. SSH bağlantısı, anahtar imalatı, onu sftp’den aç, haydaaa, wordpress kendi kendini güncellemeyi bıraktı, ahan da yanlış kod girdim derken gün bitivermiş.

[aesop_parallax img=”http://35.224.23.48/wp-content/uploads/2017/05/sid-meiers-civilization_16.png” parallaxbg=”fixed” captionposition=”bottom-left” lightbox=”off” floater=”on” floaterposition=”left” floaterdirection=”none”]

Daha QGIS çalışacaktım. Neyse, kodlama işi tahminimden zor -hatta, çok ama çok zor çıktı- geçen onca yıla rağmen, sıfırdan kod yazan zaten çok az insan var, programlar da daha hâlâ başka programlarla yazılmıyor, pıtır pıtır kod yazabilmek ve daha da önemlisi okuyabilmek gerekiyor.

QGIS tahminimden kolay çıktı öte yandan, Allahtan, tez yazarken bulmamışım, bir sene daha uzar, bir chapter daha yazmak zorunda kalırdım. Eldeki veriyle güzel de olurdu, bu yaz ona el atabilirim, atmaya da bilirim.
Ufakken, analitik kafam hiç çalışmazdı, ALES’e ilk girdiğimde oha, Ali, Ayşe ve Ahmet ayrı sınıflara mı gidiyorlar, siktirsin gitsinler, bir de biri İngilizce, öbürü Almanca, bir diğeri de Fransızca mı yuh şerefsizler diye kendimden geçip kilitlenirdim. Otuzumdan sonra bir hâller oldu, daha çalışkan, daha mantıklı, A noktasından B noktasına giden çizgiye daha saygılı bir karakter olmaya başladım.
Temel komut satırı bilgisi zaten şart, bilgisayarlar ilerleme diye gördüğünüz şeylerin hiçbiri 1970’lerden, hattâ bazılarında 1950’lerden beri değişmedi, DNS dediğiniz şey bile o kadar basit bir şey ki, utanmasa Babbage makinesiyle çalışacak.

[aesop_parallax img=”http://35.224.23.48/wp-content/uploads/2017/05/akan-kodlar.gif” parallaxbg=”on” captionposition=”bottom-left” lightbox=”off” floater=”on” floaterposition=”left” floaterdirection=”none”]

 

Keşke yıllarca dangozluk yapacağıma oturup temel kodlama dersi filan alsaydım Amerika’dayken. Ha, gene öğreneceğimi zannetmiyorum, ama öte yandan had safhada keyif alıyorum çalışmaktan. Bir fark daha, yirmili yaşlarındaki ben, kıçını kırıp da bilgisayar başına oturamaz, illa bir televizyon şeysi, bir seyirlik, bir oyun arardı. Gene otuzlarımın başlarından beri, hiç sıkılmadan on saat filan oturup yazdığım, hiç olmazsa okuduğum filan oluyor. İnsan evladı enteresan, kuş misali değil ama, değişiyormuş demek ki.

Ha, bayram değil, seyran değil, niye bunlardan bahsediyorum, bir kaç şey var kafamda. Birincisi, kitap/kalem başında geçen çocukluğum ve ilk gençliğimin dünya algısı pek fena biçimde olmayan bir dünyanın algısıymış -somut durumun somut tahlili. Dünya kelimelerle değil, kodla, belki de, o kadar kıyıda köşede kalmış matematiksel modellemelerin peşinde koşan Badiou’yü haklı çıkaracak biçimde doğrudan matematikle değişecekmiş, matematik dolaysız varlığımızmış.
Bunu ileride daha açmaya çalışırım.

İkincisi, ilk defa civ oynadığımdan beri, içimde bir bilgisayar oyunu yazma isteği vardı. 2000’lerde oynadığım en keyifli oyun, çok basit bir kod çalışması olan Stalin’s Dilemma’ydı, besbelli bir Stalinist’in elinden çıkan o ufacık oyunda, 1920’lerin sonundan, 1941’de savaş başlayana kadar artı ürünü maksimize edip, elde kalan artıyı sanayileşmeye kanalize etmeniz, üstüne bir de silahlanmanız gerekiyordu. Zor ama güzel oyundu. Neyse, bismillah dedik, devamı gelir belki ileride.

Sayfanın başındaki kare Sid Meier’in bana göre asıl efsane -ama fevkalâde politically incorrect- oyunu Colonization’dan. Aylarımı harcadım, ilk migren ataklarımı bu oyunun başında yaşadım desem, herhalde mübalağa etmiş olmam. İkinci kare Civ 1’den.

Güncelleme: Stalin’s Dilemma’yı şuradan indirebilirsiniz:

http://www.old-games.com/download/4428/stalin-s-dilemma

Oyunu geliştiren de, Civ günlerinden bir eski tüfek, Ed Bever imiş, ki kendisi, bir noktadan sonra Princeton’da tarih doktorası yapmış, üstelik bir de 2008’de Palgrave/MacMillan’dan Witchcraft/Cadılık tarihi üzerine kitap çıkarmış.


Comments

Leave a Reply

Discover more from Sinan Tankut Gülhan

Blogdaki Gelişmeleri Takip Etmek için abone olabilirsiniz:

Subscribe now to keep reading and get access to the full archive.

Continue reading/Okumaya devam edeyim..