İstanbul’u Haritalamak I: 18 Yaş Altı Nüfus Oranı GIS

Yukarıda görmüş olduğunuz harita, aşağı yukarı üç yıllık çalışmanın sonucu. Önce veri kaynaklarımı vereyim, mahalle nüfusları ve 18 yaş altı/üstü TÜİK üzerinden 2018 sonu rakamları, shapefile ARCGIS Esri veritabanından açık kaynak, attribute -yani kaynak belirtmek şartıyla, burada belirterek bu vazifeyi tamamlamış olalım.

Üç yıllık çalışmanın sonucu tabii bu iki verisetini bir araya getirmek değil; o yarım saat sürüyor, QGIS sağolsun. Ama QGIS’i öğrenmek, web tabanlı işlemleri öğrenmek, google maps’e yüklenmeden bir harita yapabilmek, onları çalıştırabilmek, çok daha uzun süren işler.

Üzerinde çalıştığım bir seri İstanbul haritasının ilki ve en kolayı bu harita. Sırada, mahallelerin alana düşen nüfus yoğunlukları, ortalama konut piyasası derinliği -verili zamanda, 2018 sonu diyelim, mahut online sitelerde kaç satılık daire olduğu-, ortalama konut fiyatı -gene mahut sitelerin ortalama metrekare fiyatı biliyorsunuz hiçbir işe yaramıyor, Sarıyer’de 10 metrekare alabiliyor musunuz- yaş grupları, eğitim durumu, vakit bulabilirsem ticari faaliyetler ve dükkan kirâları, seçim haritaları da eklemeyi düşünüyorum.

Ayrıca, tezimde kullandığım İstanbul konut piyasasında son 30 senede yapılan projelerin özniteliklerini de bu haritalara ekleyebilirim.

Bir Harita Ne Söyler?

Pekiyi, bu harita bize ne söylüyor? Birincisi, müteveffa Bourdieu’yü analım, nasıl Çoklu Mütekabiliyet Analizi birden çok toplumsal değişkeni iki veya üç düzlemde görünür kılma ve onu esasında ifşa etme çabasıysa, haritalandırmak da aynı işe yarıyor. Eşitsizlikler, kırılma hatları, toplumsal sınıflar coğrafi mekân üzerinde toplumsal mekâna dönüşüyor.

Beni tabii haritada en çok şaşırtan Göztepe oldu. Marmara Üniversitesi’nin yurtları mı var acaba? Bir dahaki İstanbul seyahatimde bir bakmam gerekiyor.

Tezimde bir kısmını anlatmıştım; fakat ne Türkçe’ye çevirecek vaktim oldu, ne de İngilizcesi için bir yayıncıyla anlaşmıştık, o temaları da tekrar edeyim.

1. İşçi sınıfı, alt ve orta sınıflar deniz kenarından son elli yıldır kopmaktaydılar, bu kopuş sadece tamamlanmakla kalmamış, TEM’in kuzeyine taşınmış durumda.

Birinci zımni kabul, Türkiye’de çocuk sayısıyla, gelir arasında bir korelasyon olduğu yönünde. Nedendir, nasıldır, çok uzun bir hikâye, fakat reel konut değeri üzerinden aynı haritaya baktığınızda aynı renk skalasını görecektik -Göztepe hariç.

ABD’de, çocuk sayısı, iki yerde artış gösterir, alt sınıflarda ve üst-orta sınıflarda, arada azalır. Bizdeyse, aşağıya indikçe çocuk sayısı artar.

Ne var ki, bu oranları ben de pek beklemiyordum, İstanbul’un üst-orta sınıfları, mülk sahibi sınıflar diyelim, korkunç bir atrofi içinde. Bu oranın, yani 18 yaş altı nüfusun 20’li yüzdelerde olması, aşağı yukarı Batı (ama Fransa veya ABD gibi, İtalya veya Yunanistan gibi değil) benzeri bir nüfusun yerine koyulmasını sağlamasını bekleyebiliriz.

İstanbul’un sahil şeridinde yüzde 20’leri aşan mahalle hemen hemen olmadığı gibi, bir kuşak bile geçmeden, demografik bir çöküş yaşamaları kaçınılmaz. İstanbul basbayağı yaşlı bir şehir olacak. Gerontoloji çalışanlara gün doğdu.

Öte yandan, gençlik dediğimiz şey de esasında Küçükçekmece’nin kuzeydeki daha yeni gecekondudan apartmanlaşan mahallelerden, Ferhatpaşa, Dudullu, Sultanbeyli’ye kadar otoban kıyılarında yeşeriyor. Kadıköy, Beyoğlu veya Beşiktaş’ta değil.

Şunu da ekleyeyim, Alain Duben ve Cem Behar’ın İstanbul hanehalklarının tarihi demografisinde yazdıklarına göre, yirminci yüzyıl başı İstanbul’u da bugün görmüş olduğunuz tablodan çok farklı değildi. Mekân diretiyor demek ki, nüfus değişiyor, konuşulan dil, kültür, her şey değişiyor.

İkinci zımni kabul, internet üzerinden erişebildiğim tek mahalle bazlı veri, 18 yaş altı/üstü ve kadın/erkek oranı verisi. Bazı web sitelerinde gördüğüm, nasıl oluyorsa özel şirketler ADNKS verisini bir şekilde edinip bunu çok ciddi meblağlarla satmaya başlamışlar. Nereden biliyorsun ADNKS verisi olduğunu derseniz, nüfusa kayıtlı olduğu yer bilgisini mahalle bazlı alamazsınız. Almamalısınız da, bu konuda epeyi Frankofon düşünüyorum, tehlikeli bir mesele bu.

Üç İstanbul’u Anlamak

Sosyal bilimcilerimizin maalesef veriyle arası pek iyi değil. Daha fazla veri talep eden ve bu veriyi kamuyla paylaşmaya daha açık sosyal bilimcilerin bu konuda alacağı çok yol var. Bundan neredeyse 80 yıl önce, öğrencisinin doktora tezinin eleştirisini fakülte dergisinde yazanlardan  örnek alacak çok şeyimiz var.

2. Yukarıda saydıklarımın da sonucu olarak, İstanbul bir tane değil; üç tane:

a. Kıyı İstanbulu

b. İki otoyol [TEM ve E-5] arası İstanbul

c. Kuzeydeki Yeni İstanbul

Bu üç İstanbul’un hikâyesi kafamdaki ayrı bir kitabın konusu. Tabii onun araştırmasını yazabilmem için Gaziantep’te değil, hiç olmazsa İstanbul’a azıcık daha yakın bir yerlerde yaşamamda fayda olabilir.

1. İstanbul, Kıyı İstanbulundan örnek bir kare, 1940’ların ve 1950’lerin sosyal (orta sınıf) konutları önde, arkada 1980’lerde başlayan küresel şehrin hizmet işlevleri için -aslında bütün Türkiye’nin kristalleştiği- gökdelenler.

İkinci İstanbul, tezimi yazarken çok aşina olduğum, 1970’lerden sonra oluşan İstanbul, plancıların yağ lekesi dedikleri şey aslında bu gerçek İstanbul, yakın zamana kadar otobanlar kıyısında yoğunlaşan şehir. Kozyatağı da bu şehrin bir parçası, Sefaköy de.

Üçüncü şehir, en yenisi, en hızlı büyüyeni olacak.

Bu süregelen bir çalışma. Maalesef, harita iframe olduğu için cep telefonlarında nasıl sonuç vereceğini bilmiyorum.

Aşağıda da görebileceğiniz üzere, CC BY-NC-SA ile lisanslı, yani paylaşabilirseniz, üzerinde değişiklik yapabilirsiniz, ancak ticari olarak kullanamazsını ve yaptığınız yeni şey de aynı lisansa sahip olmak zorunda.

Discover more from Sinan Tankut Gülhan

Blogdaki Gelişmeleri Takip Etmek için abone olabilirsiniz:

Subscribe now to keep reading and get access to the full archive.

Continue reading/Okumaya devam edeyim..